23 Temmuz 2015 Perşembe

Oslo'da Sanat


Norveç'e genelde büyüleyici Fiyordları için gidilir. Ancak, Norveç'te sanat da, bence, bir o kadar büyüleyici. Başkenti Oslo'da geçirdiğim 2 günden biraz tadımlık sunayım.


Vigeland Park


Frogner Park'ın büyük bir bölümüde Gustav Vigeland'ın yaptığı heykeller yer aldığından, bu park daha çok Vigeland Park adıyla tanınıyor. 320.000 m2'lik alanda 212 adet bronz ve granitten yapılmış heykel bulunuyor. 1940 yılında daha parktaki heykellerin tamamının yapımı tamamlanmadan, park ziyarete açılmış. Belki ziyaretçilerin, heykellerin yapım süreci gözlemleme şansı bile olmuştur.


                 

















Parktaki tüm heykeller tek bir tema etrafında birleşiyor: İnsanlık hâlleri. Monolitten parkın en çok dikkat çeken ve bilinen eseri. 14,12 metrelik bu eserde 121 insan figürü bulunsa da, "Mono-litten" aslında tek parça-taş demek.

Monolitten

Birbirine türlü şekilde sarılan bu insanlar "bir"leşerek bir bütünü yani insanlığı oluşturmuş. Heykelin gökyüzüne uzanan dikey duruşundan dolayı, insanların tanrıya ulaşmakta tek vücut oldukları şeklinde yorumlanabilir. Mono-litten tek tek insanlık hâllerini gösteren tüm heykellerin parktaki diziliminde en sonda yer almasıyla; tüm insanların ulaşacakları noktanın ölüm olduğunu da simgeliyor olabilir. Hatta, farklı konumlarda yer almalarına rağmen yani hayattaki konumları ne olmuş olursa olsun, ölümde insanların tek vücut/bir olduğu; bir anlamda, insan ne yapmış olursa olsun öleceği şeklinde de anlamı genişletilebilir.


Nasjonalgalleriet (Ulusal Galeri)

Nasjonal Museet'nin (Ulusal Müze) bir parçası olan Galeri en çok Edvard Munch'ın ünlü eseri Çığlık'a ev sahipliği yapmasıyla tanınsa da, dünya çapında ünlü olmayan ama bakmaya doyulmaz başka eserleri de barındırıyor. Nordik resim sanatına giriş niteliğinde bir müze olduğu söylenebilir. Çağdaş dönem öncesi eserlerin genelinde Norveç kırsalının izlerini sürmek mümkün. Resimlerde Norveç'in harika doğası ve bu doğanın ilham verdiği hayalgücü olmasa, olmazdı zaten. Bu Norveçli ressamların çoğu da, illa ki Almanya veya Paris'te resim eğitimi almış.


Christian Krohg resimlerinde günlük hayatın ayrıntılarına yer vermeyi seviyor. Döneminde herkesçe bilinen ve skandala neden olan tutkusu ise sürekli fahişe resimleri çizmesi. Bu konu üzerine yazdığı bir roman da var: Albertine. Tarzı nedeniyle de, Norveç sanatında Romantizm'den Gerçekçilik'e geçişin öncülerinden olmuş.



Hans Dahl
ise Romantizm'de diretmesiyle, Krohg'un eleştiri oklarına hedef olmuş bir isim. Resimlerinde bolca gün ışığı, gülümseyen yüzler ve yerel kıyafetler bulunuyor. 




August Cappelen şiirsel ve melankolik sayılabilecek bir tarzda doğayı, özellikle ormanları, gölleri ve şelaleleri resmediyor. Resimlerine bakınca yalnızlık, kaybolmuşluk, ıssızlık duygusu hissetmemek elde değil. 



Erik Werenskiold
manzara resimleriyle olduğu kadar masal kitapları için çizdiği resimlerle de nam salmış.




Theodor Kittelsen
doğa resimlerinin yanı sıra masal, efsane ve Norveç'in meşhur "trol"lerinin çizimleri ve resimleriyle de ünlü. Yokluk içinde bir çocukluk geçiren ve erken yaşta çalışmaya başlayan Kittelsen'in yeteneğinin keşfedilmesi neyse ki uzun sürmemiş. Uluslararası bir ün yakalayamamış olsa da, kendisi için Norveç'in en ünlü ressamı denebilir. Tahta oymacılığı ile de uğraşmış. Burzum gibi black metal veya folk metal türünde müzik yapan grupların albüm kapaklarında da kendisinin çizimlerine rastlamak mümkün.



 

Oslo küçük bir başkent olmasına rağmen,  sokaklarında gezerken birçok heykele rastlamak mümkün. Ve tahmin edilebileceğinden daha fazla da müzeye ev sahipliği yapıyor. 2 gün içinde gezebildiklerim arasından iki tanesini size kısaca tanıtmaya çalıştım. Yolunuzun Norveç'e de düşmesi dileğiyle...



*Fotoğraflar tarafımca çekilmiştir. Fotoğrafların üzerine tıklayarak daha büyük görüntüleyebilirsiniz.