Aktif solcu bir geçmişe sahip olan ve bunu eserlerinde de konularıyla olsun, yaklaşımıyla olsun hissettiren Ayşegül Devecioğlu, Kuş Diline Öykünen (2004), Ağlayan Dağ Susan Nehir (2007) ve Güzel Ölümün Öyküsü (2019) adlı romanlarının yanı sıra Kış Uykusu (2009), Başka Aşklar (2011) ve Ara Tonlar (2015) adlı öykü kitaplarına da sahip bir yazar. Tüm eserlerini okumuş biri olarak, son kitabı Arkası Mutlaka Gelir'de (2020) tarz değişikliğine gittiğini söyleyebilirim. Yazar önceki eserlerindeki, dile ve atmosfer yaratmaya ağırlık vermişken, bu kitabında kurguya ve ilginç konular bulmaya odaklanmış gibi.
Yazarın, benim de dahil olduğum kendi kitlesini yaratmada; başvurduğu söz oyunlarının, dili ince ince işlemesinin, kullandığı nahif benzetmelerin ve betimlemelerin etkisi olduğunu düşünüyorum. Ancak, bu kitaba, aynı beklentiyle başlayan okurları bu tadı yakalayamayacak. Yazara ait önceki kitaplarda, yazarın enfes diline rağmen, kurguları yeterince iyi değildi bence. Bu kitapta ise yazar, o açığı kapatmaya çalışmış fakat bunun karşılığında, dilini feda etmiş gibi. Daha matematiği olan öyküler okuduğumu hissettim. Konular da, öncekilere kıyasla, hayatından içinden değil de, üzerine düşünmeye sevk eden türden, alegorik, oyuncul ve bir yandan da daha olaya dayalı. Yazarı okumaya bu kitaptan başlayacak olanlar, önceki okurlarının beklentisine sahip olmayacaklarından, kitabı daha çabuk ısınabilirler.
Ancak, kurguya feda edilen sadece dil değil, aynı zamanda konuların ele alınışına hâkim olan derin anlatım ve duygu yoğunluğu. Yazar, çok iyi konular bulmuş ama daha iyi işleyebilirdi bu konuları. Öykülerin giriş ve gelişme kısımları uzun uzun anlatılırken, sonuç bölümü çok hızlı bağlanıyor. Belki yazar bu şekilde, okura sürpriz olması beklenen sonların, etkisini yitirmemesini amaçlamaktadır. Oysa öyküler, sonlarıyla okuru şaşırtmaktan daha fazlasını vadeden, çok daha etkileyici olabilecek malzemelere sahip. (**Dikkat: Sürpriz bozan**) Örneğin, çok iyi bir öykü olma potansiyeli taşıyan konusuyla "Yaşlılığın Tehlikeleri", eski aktif solcu baş karakterin arkadaşlık kurabildiği tek kişinin eski aktif koyu sağcı biri çıkmasıyla okuru şaşırtmayı amaçlıyor (güzel fakat kendi adıma, daha bu iki adam karşılaştığı an, yazarın okuru bu şekilde şaşırtacağını tahmin etmem zor olmadı). Ve yalnız ve yaşlı olmak öyle bir şey ki, insanı düşmanına bile muhtaç edebiliyor; bunu da hissettiriyor yazar, tamam. Yine de, bir okur olarak ben bu bakış açısıyla biraz daha oynamasını, buradaki duygusal yanı biraz daha derinleştirmesini beklerdim (bu konu üzerine hayata dair dersler vermesinden veya didaktik olmasından bahsetmiyorum). (**Sürpriz bozan sonu**)
Yedi öyküden oluşan kitapta belirli motifler göze çarpıyor. Devecioğlu'nun solcu duruşu aşikâr olmakla birlikte okuduklarımız bu kez emekçi öyküleri, toplumcu öyküler değil. Kitabın açılışını ve kapanışını "yazmak" odaklı öyküler yapıyor. Kitapta yazmak konulu üçüncü bir öykü daha var. Kitabın son öyküsünün adının "Arkası Mutlaka Gelir" olmasını da; öyküdeki anlamına ek olarak, yazarın yazmaya devam edeceği, bu öykünün son olmadığı şeklinde de yorumlamak bir okuru olarak hoşuma gidiyor. İki öyküde yan motif, bir öyküde merkezi motif "çocuk"; daha doğrusu çocuksuzluk veya sorunlu çocuk. Yine iki öyküsünde de "hastalık/hastane". Zaten kitaptaki öyküler, benimki gibi genel yorumlardan fazlasını, kavramsal açıdan ayrıntılı bir incelenmeyi hak eden türden.