3 Ocak 2023 Salı

"Sevgili Yoldaşlar": Taraflı Bir Filme Taraflı Bir Bakış


Rusya'nın bu seneki Oscar aday filmi Sevgili Yoldaşlar (özgün adıyla Dorogie Tovarishchi, yaygın bilinen İngilizce adıyla Dear Comrades) 1962'de yükselen yiyecek fiyatlarını protesto için grev yapan silahsız işçilerin KGB tarafından ateş açılarak öldürüldüğü Novocherkassk Katliamı'nı konu ediniyor. Film, komünist Sovyet Rusya'ya tükaka demek için uygun bir zemin sunan konusu nedeniyle Amerikan menşeli Akademi Ödülleri için ideal bir aday. Bu filmi hakkıyla yorumlamak için ne yeterli Rus-Sovyet tarihi bilgisine sahip olduğumu, ne de ideolojik paradigmayla ilgili ahkâm kesebilecek bir konumda olduğumu iddia edebilirim. Ancak dikkat çekmek istediğim bir nokta var.

Filmin yapımcısı, Özbek asıllı Rus milyarder Alişer Usmonov. Dünyanın en zengin yüz insanı arasında. Futbolseverler hatırlayacaktır, kendisi bir dönem İngiliz futbol kulübü Arsenal’in hissedarlarındandı. Facebook ve Xiaomi’de de hisse sahibi. Servetini Soyvet Rusya zamanında zor bulunan plastik poşet üretimiyle kazanmış. Ve Sovyet Rusya zamanında yolsuzluktan hapis yatmış ama duyduğum kadarıyla kendisini “siyasi” suçlu olarak tanıtıyormuş. Ne var ki, yönetmen Andrey Konchalovskiy’e sorarsanız, yapımcı Usmonov, Rusya’daki diğer zenginlerden farklıymış. Yönetmenin böyle bir cümle kurma ihtiyacı hissetmesinde, sanat-sınıf ilişkisi açısından bir tuhaflık seziyorum.

Yönetmen Andrey Konchalovskiy, Stalin’in ölümüyle birlikte başlayan yeni dönemde sinema yapmanın daha kolay olduğunu, çünkü filmleri –örneğin Sergei Eisenstein’ın yaptığı gibi– Stalin’e onaylatması gerekmediğini ifade ediyor. Konchalovskiy, film çekmeye Andrei Tarkovski’yle birlikte başlamış; Ivan’ın Çocukluğu (1962) ve Andrei Rublev (1966) gibi kült filmlerin senaryo aşamasında yer almış. Peki, sonra ne yapmış? Hollywood’a gitmiş. Firar Treni (1985) ve Sylvester Stallone ile Kurt Russell’ın rol aldığı ünlü aksiyon komedisi Tango ve Cash’i (1989) yönetmiş.

Andrey Konchalovskiy’in kardeşi Nikita Mikhalkov’un sinema sektörünün dünya çapındaki simalarından olduğu gibi, bir Putin sever olduğunu ve sürekli olarak devlet desteği aldığını da not düşelim.

İşte bu genel resme bakınca bu filmin, Sovyet Rusya’nın “taraflı” bir eleştirisini sunmak için çekildiğini düşünmemek elde değil. Gelgelelim, yönetmen bir röportajında şöyle buyurmuş: “Hem bu filmimde hem de önceki birkaç filmimde, hayatın çelişik duygular taşıdığını hissetmeye başlamıştım. Mutlak iyi veya mutlak kötü ve tam masumiyet diye bir şey yok.” Bu filmin, Rusya’daki izleyicileri ikiye böleceğini de kabul ederek savunmasını da vermiş: “Bir kısım izleyici, bu filme karşı açık fikirli olacak. Bir kısmıysa bana sövecek ve Sovyet ideallerine ihanet ettiğimi söyleyecek. Onlara şunu demek istiyorum. Ben de sizin kadar Sovyet’im. Hatta sizden daha Sovyet’im çünkü ben yaşlıyım ve o dönemi bizzat yaşadım. Hem sevdim hem nefret ettim.”

Açıkçası, bir film “Gerçek olaylara dayanmaktadır” ifadesiyle açılıyorsa, o filme şüpheyle yaklaşmaya meyilliyim. Biz izleyiciler o olayların, tarihin, geçmişin tanığı değiliz. Ve filmde yansıtılan “gerçek”, kimin gerçeği? Ve Konchalovskiy de bunu çok iyi biliyor olmalı ki filmde şöyle bir cümleye yer vermiş: “Şolohov gerçeği yazmış olsaydı, hiç kimse onun varlığından haberdar olmazdı.”

Yönetmen, ima ettiği gibi, filmde tarafsız mıydı anlamak için, filmden sahneler üzerinden ilerleyelim. Ana karakter Lyuda, partide üst düzey yönetici ve sadık bir komünist. Onunla ilk tanışmamız; bir çorap aksesuarı almak için kara borsaya başvurarak kendisini ayrıcalıklı kılması şeklinde gerçekleşiyor. Partili komünistimiz tam bir ikiyüzlü, anlayacağınız. Bir diğer sahnede Lyuda, protestocu işçileri sarhoş olmakla suçluyor ve hemen ardından kendisi stres atmak için içki içiyor. İzleyicinin, Lyuda ile empati kurması kolay olacağa benzemiyor. Oysa yönetmen, bu filmde insanın hem iyi hem kötü olduğunu yansıtan şekilde tavır takındığını ifade etmişti. İyi yanını göremedik sadık komünistin.

Ama biz tarafgir davranmayalım ve bakışımızı biraz esnetelim madem. Yozlaşma ve yandaşçılık günümüz kapitalizminde olduğu gibi komünizmde de vardı. Ah insan! Belki de yönetmen Konchalovskiy, emekçi yanlısı yönetmen Ken Loach’un –yönetmenin genel film tarzını pek beğensem de– Meleklerin Payı (2012) filminde eleştirdiğime benzer bir yaklaşıma başvuruyordur: Kişi, üçkâğıda başvurabilir. Ne var ki, şunu eleştirmiyorum çünkü çok insani: Lyuda’nın, kaybolan kızını bulmak uğruna KGB ajanı Viktor’dan yardım alarak hak hukuk tanımamasından daha gerçekçi bir şey olamaz. Bir ebeveyn, çocuğunun hayatı için ne yapmaz?

Film/yönetmen taraflıymış tarafsızmış bir yana bırakırsak –belki de taraf olmayan harbiden bertaraf oluyordur– filmin hakkını şurada teslim edelim. Siyah-beyaz çekildiği için, tıpkı yakın zamanda yine tarihi bir zeminde anlatılan Boyalı Kuş (2019) filminin de başarıyla gerçekleştirdiği üzere, haber ve belgesel tadında görüntüler sunarak filmin izleyicide bıraktığı gerçeklik hissinin dozunu epey artırıyor ki bu da, yaşananları daha rahatsız edici kılıyor. Sinematografa alkış! Filmin bir diğer başarısı da, Sovyet Rusya’sına veya komünizme, alışılagelen klişelerle saldırmaktan, ideolojik benzerlerine kıyasla görece imtina etmesi ve doğrudan bir ideoloji eleştirisine dönüşmemesi. Ne var ki, zaten komünizmi savunanların bile savunamadığı bir katliamı konu edinmesi, Amerikan rüyası görenler için kâfi düzeyde tatmin edici bir tercih. Yine de, göze parmak sahne hiç mi yok? Örneğin, Lyuda katliam sırasında güzellik salonuna saklandığında yerde kan akarken, pencereden Lenin’in heykeli görünüyor. Kolaya kaçılmış bir imge.

Sevgili Yoldaşlar denmiş filmin adı için. “Yoldaş” eşitliği ve kardeşliği içinde taşıdığı gibi, sınıfı ve hiyerarşiyi de ortadan kaldıran bir idealizmin ifadesini bulduğu bir sözcük gibi gelir bana. Üstelik bu sözcüğü, ideolojik bağlamından bağımsız olarak da samimi bulurum. Hayatımı paylaştığım her canlı, yoldaşımdır. Hayatı bir yol gibi gören, y’ol derken ol da diyenlerdenim. Belki benim de biraz fazla anlam yüklediğim bu güzelim sözcüğün, Sovyet Rusya’sına vuran bir filmin alaycı adı olarak kullanılması kalbimi kırdı sevgili yoldaşlar.


Kasım 2021

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder